Türk işletim sistemi yapilamaz-türk arabasina gerek yok diyenlere ithaf olunur

Diplomasız Profesör Ferdinand Porsche

08.03.2005
Ahmet Sırrı Arvas
ahmetsirri.arvas@tg.com.tr

Facebook
Ferdinand Porsche 1923 yılında ürettiği Mercedes’le Targa-Florio yarışında şampiyon olur. Kompresör tasarımlarıyla Mercedesler 225 hp güce ulaşır, rakiplerine açık ara fark atarlar ki buna hasımlarının hayali bile ulaşamaz. Stuttgart Teknoloji Enstitüsü, Ferdinand Usta’ya hakkını verir, “hani diploman” diye sormaz ona “fahri doktorluk” unvanı bağışlar. F. Porsche her ne kadar yarış pistlerinde dolansa da halk için “küçük araba” üretme sevdasından kurtulamaz. Küçük dediysek öyle uyduruk kaydırık değil, büyükleri gibi kaliteli ve dayanıklı bir seri yapmayı arzular. O yıllarda otomobil üreticileri gösterişli arabalar peşinde koşar, sadece zenginlere hitap etmeye bakarlar. F. Porsche, 1929 yılında Daimler’e, daha sonra Benz’e (bu ikisi bilahare birleşip Mercedes olurlar) bir “halk arabası” projesi sunar. Lâkin patronlar bu işten para kokusu alamaz, "Ferdi"yi başlarından savarlar. Derdini anlatamaz F. Porsche de Avusturya’ya dönüp Steyr-Werke AG’de Teknik Müdürlük yapar. Ama minik oto derdini onlara da anlatamaz. Hal böyle olunca tutar kendi tasarım bürosunu “Dr. Ing. h.c. F. Porsche GmbH Konstruktionen und Beratung für Motoren und Fahrzeuge” kurar. Ve hemen o yıl otomobillere sarsıntısız bir yol tutuşu kazandıran süspansiyon sistemini tasarlar ki sadece bu bile Porsche adının unutulmaması için yeter de artar. Ardından Formula için 16-silindirli bir Grand Prix otomobili hazırlar ve katıldığı 64 yarıştan 32’sini kazanıp dünya rekorları kırar. O yıllarda Avrupa çok gergindir, nitekim Almanya’da Naziler hükümran olurlar. Hitler, başbakan olarak ilk konuşmasını Berlin Oto Fuarında yapar ve “Eğer” der, “her iki Amerikalıdan biri oto sahibi olmuşsa bizim çocuklarımız ne duruyorlar? Bu ari ve üstün ırk kendi Henry Fordlarını yetiştirmekten aciz mi kalacak?” Sağda solda Henry Ford adayı aranırken üçüncü çoğul şahıslar F. Porsche’yi yakalar ve apar topar Führer’in karşısına çıkarırlar. (Mayıs 1934). KdF- Wagen Berlin Kaiserhof Hotel’de gerçekleşen görüşmede Nazi lideri peçetesinin üzerine tosbağaya benzeyen eğri büğrü bir şeyler karalar, tasarımı ile de farklı bir araba arzular. Hitler’in kafasındaki şablona göre bu araba saatte 100 km hız yapabilmeli, anne baba ve üç çocuk taşıyabilmeli, az yakmalı, çok kaçmalı, kışın rahat çalışmalı ve fiyatı da 1000 RM’ı (Reichsmark) aşmamalıdır. F. Porsche “yok daha neler” demez, Stuttgart’taki evinin bahçesinde çalışmaya başlar. Bin marka böyle bir araba yapmak, Vosvos’a 4 fil sığdırmaktan zordur ama o teklifi ciddiye alır ve çareler üretmeye bakar. Koca Hitler iş takipçiliği yapacak değildir ya, topu Alman Otomobil Endüstrisi Kurumu’na (RDA) atar, onlar da F. Porsche’ye prototipleri hazırlaması için 10 ay süre tanırlar. Porsche taaa 1912 yılında tayyareler için imal ettiği susuz boxer motorları yuvasına oturtur, bildiğiniz "kaplumbağa"yı hazırlayıp önlerine koyar. Bu arabalar kaza yaptığında şoför kucağında motor bulmaz, sonra “hacıyatmaz” gibidirler, kolay kolay takla atmazlar. Radyatörü olmadığı için su kaynatmaz ve donmaz. Kaldı ki dingil mesafesi ray genişliğindedir, icabında dört demir teker takar tren yollarını kullanırlar. Nazi subayları zikredilen otomobili en zor şartlarda denerler ama tospacık “bana mısın” demez, zor imtihanlardan yüzünün akıyla çıkar. Hitler, bu arabayı çok sever ve Nazi sloganı "Kraft durch Freude"den (Neşeden güç doğar) ilham alarak arabanın adını “KdF-Wagen” koyar. Neye niyet Führer’in kurmayları herkesin ulaşabilmesi için arabanın fiyatını 990 Richsmark da tutar, dahası 5 Richsmarklık tasarruf pulları çıkarırlar. Her hafta bir pul alıp defterine yapıştıranlar şirin KdF-Wagen için garaj hazırlamaya başlarlar. Düşünün daha ilk hafta 270 bin Alman’la mukavele imzalarlar ve sayı her geçen gün artar. Nitekim Hitler, düğmeye basar, dünyanın en büyük otomobil fabrikasının temelini atar. Bu törene 70 bin kişi katılır, Naziler ortalığı, Alman İşçi Cephesi’nin (DAF) bayraklarıyla (dişli çark içinde gamalı haç) donatır, büyük bir gövde gösterisi yaparlar. Derken Kdf-Wagen’in adı folksvagın (halkın otomobili) olur ama Almanlar onu daha ziyade “Kaefer” (böcek) diye anarlar. Nisan 1939’da üretim henüz başlamıştır ki Cihan Harbi patlar, gestapolar Porsche’ye “bırak bu işleri, sen bize askerî araç yap” buyururlar. Ferdi bu dönemde 70 bin cip üretir, Kübelwagenler her türlü arazide, Schwimmwagenler ise suda bile yol alırlar. Bu minik komutan otomobilleri Sibirya soğuğunda da, Libya sıcağında da saat gibi çalışır, dağları, ovaları, gölleri, nehirleri aşarlar. Hasılı Tospagene para yatıran yüzbinlerce Alman’dan biri bile otomobil sahibi olamaz. Naziler bu kaynağı “Ninja kaplumbağalar” üretmekte kullanırlar. (Bu vasıtalar halen TSK bünyesinde hizmet yapar.)

1930 LU yılllarda Teknik eğitim için ALMANYA 'ya giden TÜRK öğrenciye ALMAN . F. Porsche
sorar Türkiyenin Nüfusu ne kadar diye 17 milyon cevbını alınca 17 milyon nüfusu olan bir ülkede her şey yapılır der ve buna araba dahil der,yalnız sen önce vagon üretimi ile başla sonra lokomotf sonra da araba üret der.Bu mühendis daha sonra DEVRİM OTOMOBLİNİN üretiminde görev alır.
http://www.tulomsas.com.tr/1961.htm
Bugün nüfusumuz 80 milyona dayanıyor,Türk Beyinleri yabancı ellere göçüyor.Ekip mi yok Bir Ekip Pardus üzerinden devam etsin bir başka ekip Üniversitelerle iş bölümü yaparak Yeni İşletim Sistemi yapsın.

2 Beğeni

İlgi ve alaka kurulamaz haberler yaymada üzerinize yok.
Zaten birden fazla dağıtımımız var.
Pardus, Pisi, Milis vs.vs.
İsterseniz siz çekirdeği yazmaya başlayın maceracı arkadaşlarla.

1 Beğeni

Kıymetli arkadaşım biraz da bizim hikayemizi oku.

Selamlar.

1 Beğeni

Yerli oto yılan hikayesine döndü. Sizin paylaştığınız haberin tarihi 2015.

Merhaba;
Bunlar güncel kardeş.
http://www.sabah.com.tr/haberleri/yerli-otomobil

Daha başkaları da var. İnanç ve ümidimiz yüksek.

Selamlar.

1 Beğeni

Mesela;
Birazdan kurumdaki arkadaşlara vermeyi planladığımız Pardus eğitimini icraya başlıyoruz inşaallah.
Şikayet etmiyoruz. Eksik, hata, kusur olursa bildiriyoruz. Bunları dalga unsuru olarak kullanmıyoruz. Arkadaşlar (destek masası ve diğer gönüllüler) hemen yardıma koşuyorlar. Yani… Her şey güzel…
2-3 yıl sonraki hedefimiz kurumun mühim bir bölümünün açık kaynak kodlu yazılımları kullanıyor olması.
Zannımca 1 satır bile kod yazmamış bazıları hala eleştiriye devam ediyor olacaklar 2-3 yıl sonra bile… Biz de o sıralarda Üsküdar’ı geçmiş oluruz diye temenni ediyoruz rahmet-i ilahiden.
Selamlar.

2 Beğeni